Amerikan İç Savaşı: Gettysburg Muharebesi
Amerikan İç Savaşı ve İç Savaşlar
Tarafların kendi iradelerini düşmana kabul ettirmeye zorlamak amacıyla kuvvet kullanma eylemi1 olarak tanımlanan savaşı, diğer şiddet kullanma biçimlerinden ayıran özellikler; örgütlü, yasal ve ölümcül olmasıdır.2 Ateşli silahların tarih sahnesine çıkmasından çok evvel insanoğlun, birbirine şiddet uyguladığı arkeolojik buluntular ile sabittir. Ancak bu şiddet eylemlerinin ‘‘savaş’’ olgusuna dahil edilip edilemeyeceği tartışmalı bir konudur. Savaşın ilk çağlarda var olup olmadığına ilişkin en somut kanıt, M.Ö. 8000 dolaylarında askerî bir tehdide karşı inşa edildiği düşünülen Filistin’deki Cenin şehri duvarlarıdır.
Kısaca savaşın ve savaşanların tarihi olarak adlandırabileceğimiz askerî tarih ile birlikte, geçmişten günümüze kadar olan zaman dilimi içerisinde meydana gelen muharebeler ve silah sistemleri gibi savaşın geleneksel boyutları detaylı bir şekilde incelene gelmiştir. Ancak bir bilim olarak askerî tarih disiplini, savaşın yalnızca geleneksel değil aynı zamanda geleneksel olmayan alanları ile de ilgilenir. İşte bu konuların “Gayri Nizami Harp Tarihi” başlığı altında incelenmesi gereklidir3 ki İç Savaş dediğimiz olgu da bu başlığa dahildir.
İç savaş, en genel itibariyle bir ülke sınırları içinde meydana gelen ve çoğunlukla düzenli yahut düzensiz silahlı kuvvetleri içeren, sürekli, organize ve geniş çaplı bir çatışmadır. Savaşan taraflardan birinin devlet olduğu kabul edilen bu tür savaşlar tarih boyunca hem çok sayıda insan kaybına hem de önemli kaynakların heba edilmesine neden olmuştur. İç savaşları diğer çatışma türlerinden ayıran iki temel unsur, bir yıl içinde ölen insan sayısı ve savaşmakta olan grupların mücadelenin sürekliliğini sağlayacak örgütsel yapılara sahip olmalarıdır.4 Bu çalışmamızda incelemeye tabi tutulacak Amerikan İç Savaşı (1861-1865), tüm bu özelliklere haiz olmakla birlikte topyekûn harbin Atlantik ötesi ilk örneği olma vasfını da taşımaktadır.5
Amerikan İç Savaşının Nedenleri
Amerikan İç Savaşı, dünyanın gerçekten modern olan savaşlarının ilkiydi ve ona korkunç özelliğini verende buydu.6 Savaşın tarafları, Kuzey olarak adlandırılan Birleşik Devletler ile Güney olarak adlandırılan ve Amerika’da bağımsızlık isteyen 11 Güney eyaleti idi. Bu 11 eyalet bağımsızlıklarını ilan ettikten sonra birleşerek Amerika Konfedere Devletleri’ni oluşturmuşlardı. Elbette ki Amerikan İç Savaşı da bir anda patlak vermiş bir savaş değildi. İki tarafı birbirleri ile silahlı mücadeleye kadar götürecek nedenler, İngiltere’den bağımsızlığın elde edildiği günlerden, savaşın başladığı güne kadar süren birtakım anlaşmazlıklara dayanıyordu. Esasen Amerikan İç Savaşı, Amerika Birleşik Devletleri’nin kurulduğu ilk günden itibaren kölelik sisteminin savunucuları ve sistemin muhalifleri arasındaki mücadelelerin doruk noktasını oluşturmaktaydı. Dolayısı ile devleti savaşa götüren sosyoekonomik ve sosyopolitik sebeplerin tespit edilebilmesi, savaşın anlamlandırılabilmesi açısından fevkalade mühimlik arz etmektedir.
1.Kölelik Meselesi
On dokuzuncu yüzyılda sivil ve askeri teknolojilerin gelişimi açısından devrim niteliğinde gelişmeler yaşandı. Buhar makinesinin icadını müteakip James Watt, bu icadı geliştirerek 1784’te ilk sanayi tipi buhar makinasını geliştirmişti. Ancak buhar teknolojisinin gelişip yaygınlaşması daha çok on dokuzuncu yüzyılda vuku buldu. Buhar gücü ile çalışan gemiler ve demiryolu lokomotifleri ulaştırmada, buhar makinaları ise endüstriyel üretimde radikal değişikliklere yol açtı. 1800’lerin başlarında çoğu Amerikalı hala çiftliklerde yaşamaktayken 1820’lerden itibaren sanayide gerçekleşen atılım ile birlikte Kuzey büyük bir dönüşüm içerisine girmeye başladı.7 Özellikle Amerikan endüstrisinin 1830’lardan itibaren büyük bir ivme kazanması ile beraber Kuzey ve Güney ayrımı daha da keskinleşti. Bir tarafta zanaatkarların yerini alan fabrikalar, gelişmiş madencilik sektörü ve ulaşım yer alıyorken, diğer tarafta gelişmiş tarım arazilerinde pamuk, tütün, şeker kamışı gibi ürünlerden gelir elde eden Güney yer almaktaydı. Şüphesiz Güney, bu tarım arazilerinin işlenmesinde Afrika’dan zorla getirilen kölelerden yararlanmaktayken sanayileşen Kuzey için böyle bir duruma ihtiyaç yoktu.
2.Uzlaşma Çabaları
Kölelik meselesinin ciddi bir problem haline gelmesi ilk olarak Lousiana alımları sırasında yaşandı. Amerika’nın toprak genişliğini oldukça arttıran bu arazi edinimi, yeni ekonomik fırsatları da peşinde getirmekteydi. Fakat bu yeni arazilerde kölelik kurumunun varlığı ve geleceği, Kuzey-Güney tarafları arasında anlaşmazlıklara sebep oldu. Bunun üzerine Henry Clay’in liderliğinde bir uzlaşmaya varıldı.8 Missouri köleli bir eyalet, Maine ise kölesiz bir eyalet olarak birliğe dahil oldular. Amerikan Kongresi’nin aldığı karara göre Missouri’nin Güney sınırı olan 36- 30 enlemlerinden, Kuzey’de Louisiana’nın alınması sonucu kazanılan topraklarda köleliğin olmayacağı yasalaştırıldı.9
1830’lu yılları izleyen süreçte bölgeler arası ayrılık kölelik meselesi üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştı. Ancak en büyük ayrışmalar Meksika Savaşı’nın ertesinde yaşandı. 1844’te barışçıl yollar ile Meksika toprağı olan Texas’ın ilhak edilmesi, fiilen bu topraklarda varlığı olmasa da toprakları kendisine ait hisseden Meksika’nın ABD ile savaşa girişmesine sebep oldu. Meksika’ya karşı elde edilen zafer ABD’nin ulusal sınırlarını belirledi, ancak yeni fethedilen toprakların nasıl örgütleneceği, daha doğrusu kölelik sisteminin olup olmayacağı tartışmaları, ulusal birliğin ve kurumların parçalanma tehlikesini doğurdu.10 Öyle ki daha 1846 da filozof Ralph Waldo Emerson Amerika’nın Meksika’yı yeneceğini ancak bunun arsenik içmekle eş değer dramatik bir zafer olacağını ve Meksika’nın kendilerini zehirleyeceğini öngörmüştü.11 Nihayetinde zafer ile birlikte Texas, California, Utah ve New Mexico toprakları artık Amerika’ya aitti. Ancak köleliğin önceden beri var olduğu Texas, doğal olarak köleci bir eyalet olarak dahil olurken, California, Utah ve New Mexico’da köle bulunmamaktaydı.12 Birleşik Devletler bu arazilerin alımına hazırlanırken Pennsylvania’dan Kongre üyesi David Wilmot, Meksika’dan alınan tüm arazilerde köleliğin tümüyle yasaklanması teklifinde bulundu. Wilmot’un teklifi Missouri Uzlaşmasını açıkça hükümsüz kılmaktaydı. Temsilciler Meclisi kararı kabul etse de Güneylilerin çoğunlukta olduğu senato kararı iptal etti.13 Kuzey ve Güney’i birbirlerinden kopma noktasına getiren bu karar yine Henry Clay’in arabuluculuğu sayesinde 1850 Uzlaşması ile çözüldü. Uzlaşma neticesinde California kölesiz bir eyalet olarak birliğe dahil olurken New Mexico ve Utah, kölelik lehinde veya aleyhinde hiçbir yasaya tabi tutulmayacak şekilde teşkilatlandırıldı.14
1850 Uzlaşması problemleri kökünden halledemedi ancak gerçekleşmesi muhtemel Amerikan İç Savaşı‘nı gelişini ertelemede önemli bir rol oynadı. Devleti kaçınılmaz sona yaklaştıracak önemli bir olay 1859 senesinde gerçekleşti. John Brown ve birkaç arkadaşı bu tarihte köleleri silahlandırarak köle sahiplerine savaş açmak amacı ile Virginia’da ki Harpers Ferry federal silah fabrikasını bastılar.15 Güney’in hak ve onuruna tecavüz olarak saydığı bu girişim tamamen başarısızlığa uğradı. Fakat Brown ve altı arkadaşının asılması, onları Kuzeylilerin gözünde bir özgürlük kahramanı konumuna yükseltti. Öyle ki iki yıl geçmeden askerler savaşa John Brown’ın Cesedi şarkısı ile yürüyorlardı.16
3.Amerikan İç Savaşının Başında Kaynaklar Bakımından Bir Karşılaştırma
1860 Seçimlerimde Cumhuriyetçi Parti’nin adayı Abraham Lincoln’ın başkan seçilmesi gerilen iplerin koptuğu son nokta oldu. Bu noktada Güney’in ayrılma kararının arkasındaki motivasyonu Allan Nevins şu şekilde açıklar:
“Güney’in Kuzey’e karşı nefreti, federal arazi üzerinde verilen kararı kabul etmeyişi, kendi bayrağı altında daha parlak ve iyi günler yaşayacağını ümit etmesi gibi pek çok etkenler altında hareket etti. Fakat hepsinden çok, korkuyla, kurumlarının ve kendi özel medeniyetinin ayrılıkçı bir hükümet tarafından zorla yıkılacağı korkusuyla hareket etti.”17
Lincoln’ın başkan seçilmesi ile birlikte ilk olarak 20 Aralık 1860’ta Güney Carolina, Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrıldı. İzleyen altı hafta boyunca ise Mississippi, Florida, Alabama, Georgia ve Louisiana Güney Carolina’yı takip ederek birlikten ayrıldılar18 ve ayrılan eyaletler daha sonra Jefferson Davis’i kendilerine başkan seçerek Amerikan Konfedere Devletleri’ni kurdular. 12 Nisan 1861 günü şafak vakti beklenen gerçekleşti ve Güneyli topları, Charleston Limanındaki Fort Sumter’ı dövmeye başladı. Böylelikle Amerikan İç Savaşı başlamış bulunmaktaydı.
Savaşın hemen öncesinde tarafların birbirlerine üstünlük sağladığı ya da eşit olduğu birtakım konular vardı. Öncelikle savaşma azim ve kararlığı bakımından birbirlerine eşit durumdaydılar. Kuzey, Güney’i birliğe döndürmeden, Güney ise bağımsız olmadan barış yapmamakta oldukça ısrarcıydı. Kuzey yaklaşık 25 milyon nüfusa sahipti ki, 3 milyonu köle olan ve 9 milyon nüfusa sahip Güney’e karşı bu büyük bir avantajdı.19 Daha önce zikrettiğimiz gibi Kuzey oldukça sanayileşmişti ve bütün büyük sınai kuruluşları kendi bünyesinde barındırmaktaydı. Dolayısı ile hem nüfus hem de endüstri kaynakları ve mali kuvvet açısından Kuzey daha güçlüydü. Bunun yanı sıra bürokratik çark, donanma ve ordu da Federal Hükümet’in denetimindeydi.20
Askeri cepheye götürme hususunda büyük önem arz eden demiryolu sistemi açısından avantajlı olan yine Kuzeydi. Kuzey’in demiryolu sistemi yaklaşık yirmi iki bin mil iken, bu sayı Güney’de ancak dokuz bin mildi.21 Şimdiye kadar saydığımız avantajlar bize gösterir ki savaş esnasında ihtiyaç duyulacak gereksinimleri (mühimmat, silah, ilaç, tıbbi aletler vb.) Kuzey kendi bünyesinde üretebilecek güce sahipken, Güney’in bunları dışarıdan ithal etmek başka bir deyişle yabancı ülkelere bağımlı kalmaktan başka bir çaresi yoktu. Konfederasyon açısından bakılacak olursa durum tamamen ümitsiz değildi. Bazı konularda da onlar avantajlıydılar. Alan Nevins’e göre Güney’in avantajları şu şekildeydi.:
“Güney’in avantajları halkının savaşçı ruhu, birçok kale ve cephaneliği kolayca ele geçirmiş olması, ziraatındaki yüksek teşkilat ve verimlilik, bir savunma savaşı yapması ve orduların iç hatlarda harekât yapabilmesiydi. Hepsinden önemlisi de başarıyı sağlamak için savaşı askerî anlamda kazanmak, Kuzey’i ele geçirmek zorunluluğunda olmaması avantajına sahipti. Yapması gereken, Kuzey’e karşı kendisinin ele geçirilemeyeceğine inandıracak kadar sert ve uzun savaşmaktan ibaretti.”22
Amerikan İç Savaşında Bir Dönüm Noktası: Gettysburg Muharebesi
Pennsylvania kırsalında yaşanan Gettysburg Muharebesi, Amerikan İç Savaşı’nda vuku bulan çarpışmaların en maliyetlisi ve en önemlisidir.23 Kuzey Virginia Konfederasyon Ordusu’nun başında General Robert E. Lee, Potomac Ordusu*’nun başında ise General George Meade yer almaktaydı. Savaş ile ilgili bilinmesi gereken ilk şey iki tarafında savaşmak için burayı belirmemesidir. Burada gerçekleşen muharebe tarafların şans eseri karşılaşmaları ile gerçekleşmiştir.
Gettysburg’den önce Chancellorsville’de Lee’nin ordusu Birlik Ordularını henüz yenilgiye uğratmış bulunmaktaydı. Dolayısı ile Güneyliler, kendilerine olan güvenleri yerinde ve moralleri üst düzeydeydi. Buna rağmen Lee, Kuzey ve Güney arasındaki mücadelenin giderek Güney’in aleyhine doğru yönelmeye başladığının farkındaydı. Gettysburg muharebesinin temel amacı General Lee’nin, Konfedere Devletleri’nin başkanı Jefferson Davis’e yazdığı mektuptan da anlaşılacağı üzere bu durumu tersine çevirmekti. Lee, Davis’e “Düşmanlarımızla aramızdaki kaynak orantısızlığını değiştirmek için Chancellorsville’dekine benzer bir psikolojik darbe vurmalıyız.” Diyordu.24 Bu sebeplerden dolayı Lee, Chancellorsville’in ardından Kuzey’i işgal etmek üzere ileri harekâtına başladı
İlk Gün
Gettysburg Muharebesi 1 Temmuz 1863 tarihinde Konfedere Generali Henry Heth tümeni ile Birlik Generali Tuğgeneral John Buford’un iki süvari tugayının karşılaşması ile saat sabah 5.30’da başladı.25 Saat 13.00 de Buford’un imdadına Tümgeneral John Reynolds’ın takviye kuvvetleri yetişti. Reynols, Buford’a burada her ne pahasına olursun beklemesini emrettikten sonra, I. Kolordu Komutanı Tümgeneral Oliver Otis Howard, III. Kolordu Komutanı Tümgeneral Daniel Edgar Sickles ve XII. Kolordu Komutanı Tümgeneral Henry Warner Slocum’a mesaj göndererek acil yardımlarını talep etti.26
Gün, birlik kuvvetleri açısından iyi başlasa da çok parlak bir biçimde bitmedi. Konfederasyon güçlerinin takviye kuvvetleri, birlik kuvvetlerine göre Gettysburg’a daha erken ulaştı. İlk gün ki çatışma Birlik’in üç kolordusunun (I., III., XII.) kentten atılması ve Konfedere Ordusunun zaferi ile sonuçlandı. Ancak birlik güçleri on binden fazla zayiat vermelerine27 rağmen, Gettysburg’un güneyindeki yüksek yerleri ellerinde tutmayı ve bulundukları konumu kısa sürede takviyelerle güçlendirmesini bildiler. Bu noktada Güney’in büyük bir taktiksel hatasından bahsetmek gerekir. Lee, generallerinden Robert Ewell’ın II. Kolordusuna Gettysburg’un hemen güneyinde yer alan ve savaş meydanına hâkim mezarlık tepesini (cemetery ridge) almasını emretmiş, ancak Ewell bu emri gerçekleştirmek yerine dağınık haldeki birliklerini toplamıştır.28 Buranın alınmaması Birlik ordularının büyük kısmının savaş alanına gelmesi ile birlikte Gettysburg’un güneyindeki savunmaya uygun tepelere yerleşmesine yol açmıştır.
İkinci Gün
Muharebenin ikinci günü, 75.000 Konfedere ve 85.000 Birlik askeri* karşı karşıya geldi. Birlik askerleri, Gettysburg’un doğusunda yer alan ve yüksek ağaçlarla kaplı Culp’s Hill denilen yerde balık kancasını anımsatan bir pozisyonda savunma hattı oluşturmuşlardı.29 Kuzeyin savunma cephesinin son hattı ve sol kanadı, Little Round Top denilen yerde son bulmaktaydı. General Lee bu noktada her cepheden Kuzeylilere saldırmayı düşündüğü esnada yardımcısı I. Kolordu komutanı James Longstreet, mevcut durumun saldırmaya elverişli olmadığını, arazi şartlarının tepelere doğru hücum edecek Güney Ordusunun aleyhine olduğunu söyledi. Bununlar beraber ordunun Washington ve Birlik ordusu arasında bir pozisyon alması gerektiğini önererek, orada federallerin saldırmak zorunda kalacağını belirtti. Ancak bir önceki gün zafer kazanmış olan Lee kararında herhangi bir değişikliğe gitmedi.30
Muharebenin başında Lee, Longstreet’i Birlik kuvvetlerinin güneyine, Pickett’ı Kuzey savunma hattının tam ortasına, Ewell’ı ise bir aldatma hareketi düzenlemesi amacıyla kuzeye, Culp’s Hill üzerine gönderdi. Her cephede devam eden çatışmalardan Güneyliler net bir sonuç alamadılar ve Kuzey hatlarını yaramadılar. Bu arada Kuzeyin sol kanadını korumakla görevli 20. Maine Piyade Alayı’nın başarı son derece önemlidir. Albay Joshua Chamberlain’in cesareti ve dayanıklılığı ile alay, Birlik kuvvetlerinin sol kanadını başarı ile korumuş ve sayıca az olmalarına karşın cephaneleri bittiği sırada süngü takıp Longstreet’in birliklerine hücum edip onları dağıtmayı bilmişlerdir. İkinci gün yapılan muharebe tam anlamıyla bir beraberlikle sonuçlanmıştır. İki tarafta yaklaşık 9.000 asker zayiat vermiş31 buna rağmen Kuzeyliler bulundukları avantajlı savunma hattını korumasını bilmişlerdir.
Üçüncü Gün
3 Temmuz günü saat öğleden sonra iki işaret tabancasının ateşlenmesi ile beraber, Güney Generali Alexander E. Porter komutası altındaki 150 top Birlik savunma hatlarını dövmeye başladı.32 Federallerin buna cevabı gecikmedi, onlarda ellerindeki 80 top ile karşı ateşe başladılar. Sonuç; iki saat boyunca süren ve Amerika tarihinde daha önce hiç görülmemiş bir top düellosu oldu. Öyle ki topçu bataryalarının karşılıklı olarak birbirlerine açtığı ateşlerin sesi Pittsburgh, Baltimore ve Maryland’den duyulmaktaydı.33 Bir süre sonra Birlik Topçu bataryaları, namluları soğutmak üzere ateşe ara verdi. Birlik tarafının sessizliğe boğulması ile birlikte Porter, komutanı Longstreet’e piyade hücumunun başlayabileceğini bildirdi. Longstreet komutası altındaki Pickett’e piyadelerin tepeye doğru hücum emrini verdi.
Lee’nin planı Kuzey Birliklerinin merkezine son büyük bir hücum tertip etmek ve onları kesin bir şekilde yenilgiye uğratmaktı. Ancak plana göre hücum edecek piyadenin yürüyeceği alan yaklaşık 1.5 kilometre uzunluğunda ve topçu ateşine açık, uzun dik bir yoldu.34 Porter’ın 150 top ile Kuzey saflarını dövmesindeki amaç, hücuma kalkacak piyadeye alan açmaktı. Nihai olarak General Pickett, komutası altındaki üç tugay, General Johnston Pettigrew ve General Isaac R. Trimble da emrindeki tugaylar ile toplamda 13.500 piyade ile hücuma geçtiler.35 Ancak kuvvetli bir topçu ateşi ile karşılaşarak telef oldular. Günün sonunda, Birlik askerlerini 23.000, Konfedere askerleri tahmini 20.000 ile 28.000 bin arasında bir kayıp vermişti.36 Üçüncü gün yapılan saldırı ile birlikte askerleri kırılan Konfederasyon ordusunun artık savaşacak gücü kalmamıştır.
Gettysburg Muharebesinin Amerikan İç Savaşındaki Sonuçları ve Yeri
General Lee, Gettysburg muharebesinden önce Fredericksburg ve Chancellorsville muharebelerinde Birlik ordularını ezici şekilde mağlup etmeyi başarmıştı. Dolayısı ile savaş öncesinde hem Lee’nin hem de ordusunun kendilerine olan güvenleri tamdı. Lee, ordusu ile birlikte Potomac Ordusuna kesin bir darbe vurmak ve savaşı mümkün olan en kısa sürede bitirmek istiyordu. Muharebenin kaybedilmesi onlar açısından sadece insan kaynaklarının tüketilmesi değil aynı zamanda Washington’ın işgal edilmesi ihtimalinin de ortadan kalkması manasına gelmişti. Bu noktadan sonra artık ivme tersine dönecek, Kuzey ordusu daha da güçlenecek Konfederasyon orduları içinse işler artık eskisi kadar parlak gitmeyecektir. Gettysburg Muharebesi, Amerikan İç Savaşı’nda bir dönüm noktası teşkil etmesi açısından hayli mühim olmakla birlikte, bugün hala üzerinde konuşulan ve tartışılan bir muharebe olarak dünya askerî tarihinde önemli bir yere sahip olup güncelliğini korumaktadır.
Amerikan İç Savaşı, Napolyon Savaşları yahut Amerikan Bağımsızlık Savaşından ziyade, I. Dünya Savaşı ile daha çok benzerlik göstermekteydi.37 Tarafların genel itibari ile savunmada çareyi giderek daha çok korumalı mevziler yapmakta ya da siper kazmakta bulduğu bir savaştı. On dokuzuncu yüzyılın henüz başlarında ağızdan dolan çakmaklı tüfekler standart piyade tüfeği olarak yaygın şekilde kullanılmaktaydı ancak söz konusu yüzyılda –Amerikan İç Savaşına kadar- tüfek teknolojisinde birçok yenilik gerçekleştirilmişti. Bakır kapsüllerin icadı, Minie mermisinin keşfi ve barut kalitesindeki iyileştirmelerin hepsi, bu savaştaki yıkımın artmasına büyük katkıda bulundu. Tüm bu gelişmelere kadar dönemin ağızdan dolan yiv-setsiz tüfeklerinin yeniden ateşlenme süresi, menzili, mermilerin isabet oranı ve düşmana verdiği hasar oldukça az olduğundan, ancak çok sayıda asker eşzamanlı hareket eden saflar oluşturabilirse ateş üstünlüğü ele geçirilebiliyordu.38 Saldırı kollarının korkusuzca süngü hücumlarına çıkması yukarıda saydığımız gelişmelerden ötürü artık neredeyse imkânsız hale gelmişti. Göğüs göğse muharebenin yıkımın boyutunu artırmaktan başka bir anlamı yoktu. Zira gelişen teknoloji, yeni taktiklerinde geliştirilmesini zorunlu kılmaktaydı. Keza General Robert Lee bunu 3 Temmuz günü Gettysburg’da acı bir şekilde tecrübe edecekti.
“Amerikan İç Savaşı” benzeri yazılar okumak için buraya tıklayınız.