Tarih

Sultan İkinci Abdülhamid Hayatı

Sultan İkinci Abdülhamid Hayatı (21 Eylül 1842 – 10 Şubat 1918)

Geçmiş dönemin en tartışılan kişilerinden birisi ve günümüz tarihçilerinin de aralarında görüş birliği olmadığı padişahlardan birisidir 2.Abdülhamid. Kimileri onun için kızıl sultan, istibdatçı, diktatör derken kimileri de asrın dehası olarak adlandırmıştır.

Sultan İkinci Abdülhamid’in Çocukluğu ve Gençlik Yılları

Sultan İkinci Abdülhamid Çocukluğu

Sultan Abdülhamid 21 Eylül 1842 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir, babası Sultan Abdülmecid annesi ise Tîrimüjgan Kadınefendi’dir. Abdülhamit’in babasıyla arası yok denecek kadar azdır bunda çok fazla erkek kardeşinin olması etkili olmuştur. Bunun yanında 10 yaşında annesini kaybetmiş olduğundan sarayda ki yalnızlığıyla bilinir.

Gençlik yıllarında amcası Sultan Abdülaziz’le daha samimiydi bu vesileyle Avrupa’yı gezme fırsatı olmuştur. Amcası onun daha serbest bir ortamda yetişmesine izin vererek genç şehzadeyi kısıtlamamıştır. Abdülhamid maslakta ki çiftliğinde koyun besledi, maden işletti ve borsadan gelir elde etti. Öyle ki padişah olduğunda sadece borsadan elde ettiği 100 bin altını olduğu iddia edilir. Abdülhamid devletin büyük sıkıntılar ve borçlar içinde olduğu bir dönemde padişah olmuştur. Anayasa’ya dayalı meşruti bir monarşi kurmak isteyen bu yüzden Abdülaziz ve V.Murad’ı tahttan indiren Mithat Paşa ile anlaşarak padişah olmuştur.

Sultan İkinci Abdülhamid’in Sanat Yılları ve Meşrutiyet’in İlanı

Sultan İkinci Abdülhamid Sanat Yılları

Sultan Abdülhamid iktidarı eline aldığında Osmanlılar Avrupa tarafından ‘Hasta Adam’ olarak nitelendiriliyordu. Abdülhamid evvela milli bir birlik sağlamak gerektiğini biliyor ve bundan ötürü cuma selamlığına çıkıyor, bahriyelilerle aynı karavanadan yemek yiyor(gençliğinde) ve halkın arasından kopmamaya özen gösteriyordu, halk ve ordu padişahın bu şevkini görünce yeniden milli bir ruh canlanmaya başladı. Abdülhamid, batılı diplomatların ve büyükelçilerin bahriye nazırlığında balkan devletlerinin sorunlarıyla ilgili bir konferans tertip ettikleri sırada Kanun-u Esâsi’yi ilan etmiştir;

  • Osmanlı Devleti uyruğu olan herkes din ve mezhebi ne olursa olsun Osmanlı sayılır. Bunlar, yasa önünde hak ve ödevler bakımından eşittirler.
  • Osmanlıların tümü başkalarının özgürlüklerine müdahale etmemek koşuluyla kişisel özgürlüğe sahiptirler.
  • Kamu düzenine ve genel ahlaka aykırı olmadığı sürece her Osmanlı din özgürlüğüne sahiptir. Devletin resmi dini İslam’dır.

Sultan İkinci Abdülhamid ve Osmanlı

Kanun-u Esâsi Osmanlının ilk anayasasıdır ve padişahın yetkileri bu anayasayla kısıtlanmıştır. Anayasayla birlikte Meclis’i Mebusan kurulmuş meclis yasama faaliyetlerine başlamıştır. Bahriye nazırlığında yapılan konferanstan batılı devletler Bulgaristan ve Bosna’nın özerk olması, Sırbistan ve Karadağ’a bağımsızlık verilmesi talebinde bulunmuş, Osmanlı bu duruma itiraz edince Rusya Osmanlı’ya savaş ilan etmiştir. Osmanlı devleti hem güçsüz hem de borç batağından yeni yeni doğrulurken savaş çok yıkıcı bir şekilde devleti etkilemiş, Ruslar balkanlar üzerinden İstanbul Yeşilköy’e kadar gelince mecburen Ayestefanos antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma batılı devletlerin çıkarlarına ters düşmüş ve Rusya’yı çok güçlendirecek olduğundan, Berlin antlaşması imzalanmıştır.  2.Abdülhamid bu sırada meclisi süresiz olarak (10 ay çalışabilmiştir) tatil etmiş, yavaş yavaş iktidarı tekrardan eline almıştır.

Sultan İkinci Abdülhamid’in Devlet Politikaları

Abdülhamid Cuma Selamlığı

Mithat Paşa’nın İngilizlerle görüşmesinin ifşa edilmesi ve Osmanlı hanedanını yıkarak kendi ailesini hanedan yapmak istemesi neticesinde Abdülhamid tarafından görevden azledilmiş ve sürgüne gönderilmiştir. Bu sırada antlaşma gereği Kıbrıs geçici olarak İngilizlere bırakılmıştır, fakat şunu da belirtmek gerekir ki Kıbrıs’ı geçici olarak İngilizlere veren hükümettir ve Abdülhamid bunu imzalamamak için çok direnmiştir. İngilizler askeri tehditte bulununca padişah Kıbrıs’ta kendi haklarının mahfuz olduğu bir belgeyi İngilizlerden almak suretiyle bu durumu kabul etmiştir.

Rusya’ya çok ağır bir tazminat ödemeye mecbur bırakılmış, batıda Bosna’nın idaresi Avusturya’ya devredilmiştir. 1881’de Tunus Fransızlar tarafından ve 1882’de İngilizler Mısır’a borçlarından ötürü( Mısır özerk bir devlet olarak içişlerine bağımsız dışarda ise Osmanlı’ya bağımlıydı) oldubittiyle el koymuşlardır. Bu durumların yaşanmasında Abdülhamid’in sorumluluğu yok denecek kadar azdı, bunun en büyük sorumlusu hükümetin yetersiz kalması ve işbirlikçi bir çok diplomatın devletin her yerine sızması idi. Bu mezkur hadiselerin cereyan etmesi Abdülhamid’in şüpheci olan karakterini daha da kuvvetlendirerek mecburen güçlü bir hafiye teşkilatı kurmasına sebep olmuştur. Daha önce ki 2 padişahın hâl edilmesi ve ihanetin adeta yağmur gibi yağdığı bir dönemde onun böyle bir girişimde bulunması çok normaldir.

Sultan İkinci ABdülhamid ve Hafiye Teşkilatı

Not: Abdülhamid, devrinin en önemli hafiye(istihbarat) teşkilatlarından birini kurmuştur. Öyle ki İngiliz kraliçesinin yanından Arap aşiretlerinin içine kadar bir çok yerde hafiyelerinin olduğu rivayet edilir.

Sultan İkinci Abdülhamid Dönemi Islahatlar ve Fırkalar

Abdülhamid zamanında devlette bir çok reform yapmaya çalıştıysa da Tanzimat döneminden kalan borçlar devletin sırtında büyük bir yüktü. Duyunu Umumi idaresinde bu sebepten bütün gelirlere el koyuyor, Abdülhamid istediği şekilde projeleri gerçekleştiremiyordu. Buna rağmen özellikle eğitimde büyük yenilikler yapıldı. Devlet kadrolarına uzman memur, diplomat, bürokrat yetiştirmek için medrese tarzı okulların yanında Mekteb-i Mülkiyye, Mekteb-i Hukuk, Sanâyi-i Nefîse Mektebi, Hendese-i Mülkiyye, Dârülmuallimîn-i Âliye, Maliye Mektebi, Ticaret Mektebi, Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlîsi, deniz ticareti, orman ve maâdin, lisan, dilsiz ve âmâ mektepleriyle Dârülmuallimât ve kız sanayi mektepleri, fen ve edebiyat fakültelerinden oluşan Dârülfünun hep Abdülhamid döneminde açılmıştır.

Sultan İkinci Abdülhamid'in Boğaz Köprüsü Projesi

Sultan İkinci Abdülhamid’in Boğaz Köprüsü Projesi

Devlette ki gelişmeler ortada iken yabancı müttefikler özellikle İngilizler boş durmuyor, Arap yarımadasında Osmanlıdan hoşnut olmayan bir kaç aileyle ittifak yaparak milliyetçilik zehri aşılamaya çalışıyorlardı. 20.yy başlarında itilaf devletleri, yahudi lobisi, ermeni komitacılar ve propagandanın  tesiriyle Osmanlıda gayrimüslimler – müslümanlar arasında eşitsizlik olduğu fikri yayıldı. Halkın padişahtan soğuması, nefret etmesi için her türlü çalışma titizlikle yapıldı. Nitekim Abdülhamid döneminde özellikle harp akademilerinde yabancı neşriyat Osmanlıcaya çevrilip genç subay adayları arasında elden ele dolaşıyordu, padişahı seven bir kişi bulmak imkansızdı. Bu olaylar sırasında talebe sürekli nümayiş tertip ediyor Avrupalıların eline koz veriyordu. Memlekette farklı gruplar oluşmuş, bir yanda Türkçülük davasını güden ittihatçılar, Osmanlıcılık davasını güdenler, pan-islamizmi savunanlar ve hatta İngiliz mandasını savunan bile vardı.

Genç subaylar arasında ittihatçılık modaydı, bu subaylar arasında belirgin özellikler fes değil kalpak takarlar ve bıyıklarını yukarıya doğru kaldırmalarıydı. Böylelikle herkes ilk bakışta bir ittihatçıyı tanıyabiliyordu. İttihat ve terakkinin yuvalandığı yerler Selanik ve İstanbul idi. Ayrıca dışardan yani itilaf devletlerinden dolaylı olarak destek alan İttihatçıların kâhir ekseriyeti Türkçülük mefkuresini benimseyerek Kafkaslar üzerinden bir turan birliği kurmak hevesindeydi. Fakat başka idealleri olan gençlerde muhalefet burada toplandığı için İttihatçıların arasındaydı. Çoğu subay, muallim ve tıbbiyelilerden müteşekkildi. Abdülhamid bunlardan haberdar olmakla beraber üzerindeki istibdatçı iftirasına rağmen bu gençlere bir şey yapmamıştır.

Sultan İkinci Abdülhamid Yenilikçi Projeler

Not : Abdülhamid, döneminde idam yetkisi olmasına rağmen kendisini öldürmeye teşebbüs eden ermeni komitacıları bile affetmiş ve bu yetkisini hiç kullanmamıştır.

Sultan İkinci Abdülhamid ve İkinci Meşrutiyet’in İlanı

Abdülhamid Avrupalılar arasında ikili oynuyor hiç bir tarafla tam manasıyla ittifak yapmıyordu. İttihatçıların ise alman hayranlığı vardı. Bu gelişmeler sürerken Osmanlı idaresindeki Araplar, Ermeniler, Sırplar ve diğer milletler kendi devletlerini kurabilmek için birbirleriyle anlaştılar. 23 Temmuz 1908 yılında genç subaylar muhtıra vererek padişahı uyardı, aksi halde yabancı devletlerin Osmanlıya harp ilan edeceğini bildirdi. Bunun üzerine Abdülhamid anayasayı tekrar yürürlüğe koydu, 2.Meşrutiyet adı verilen bu olayla devletin çöküş süreci iyice hızlandı. Aynı günlerde Avusturya Bosna’nın meclise mebus göndermesini engellemek için burayı işgal etti. Aynı gün Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti, takip eden günlerde Yunanistan Girit ile birleştiğini açıkladı.

Sultan İkinci Abdülhamid ve İkinci Meşrutiyet

Meclis Abdülhamid tarafından tekrar açıldı, fakat Türkler diğer milletlerin toplamından az olduğu için Türkler ve Türk olmayanların mücadelesi şeklinde devam etti. Bu esnada iyice güçlenen ittihatçılar suikastlar yapmaya, devlet dairelerine girmeye başladı. Alaylı zabit ve subayların ordudan ihraç edilmesi, mekteplilerin terfi almaları duyuldukça halk tarafından gavur, kafir gibi benzetmelere muhatap olmuşlardır. İhraç edilen zabitler halka ittihatçıların dinsiz olduğunu, namaz kılmadıklarını ve padişahı beğenmediklerini anlatınca halk arasında büyük bir infiale sebep oldu. Bir iki gazetenin ittihatçıların aleyhine yaptığı propaganda iyice ortalığın karışmasına sebep oldu ve nümayişler başladı. Tarihçiler tarafından meşhur 31 Mart Vakası olarak bilinen olay gerçekleşti. İstanbul Taşkışla’da er ve erbaşlar subaylarını hapsetmiş, olaylar Sultanahmet Meydanında 11 gün boyunca devam etmiştir. Yine müteakiben Ermeniler Adana’da büyük bir isyan başlatmış ve pek çok türkü katletmiştir. Mezkur hadiselerin akabinde 23-24 Nisan gecesi Selanik’ten kalkan hareket ordusu İstanbul’a girerek nümayişleri bastırmıştır.

Not: Hareket ordusu İstanbul’a yaklaşırken âyanlar ve mebuslardan bazıları meclisi eski Sadrazam Said Paşa ile birlikte açarak gizli bir toplantı yapmışlar, padişahın hâl edilmesine burada karar vermişlerdir.

Sultan İkinci Abdülhamid Selamlama

Abdülhamid hareket ordusuna haber göndermiş meşrutiyetin korunduğunu ve anayasaya bağlı kalacağını söylemiştir. Buna rağmen Mahmut Şevket Paşa örfi idare ilan etti ve yönetime el koydu. İttihatçılar İstanbul’da terör havası estirmeye başladı, özgürlük adı altında basına sansür uygulandı padişaha bağlı 1.Ordu( Paşalar bu orduyu hareket ordusuna karşı kullanması için padişahı ikna etmeye çalışmış, Abdülhamid ” Kardeşi kardeşe kırdıramam” diyerek bunu reddetmiştir) efradını Rumeli’ye sürdüler ve angarya işlerde çalıştırdılar. Divân-ı Harp ve darağacı kuruldu, suçsuz birçok insan katledildi. Meşrutiyet, ‘hürriyet’ adı altında meclisli tuhaf bir mutlakiyet hâline geldi.

Sultan İkinci Abdülhamid’in Padişahlıktan İndirilmesi

Devam eden süreçte meclis açıldı ve Abdülhamid’in hâl fetvası Elmalılı Hamdi tarafından yazıldı, mecliste mebusların üzerinde kurulan baskı ve otorite nedeniyle kimse itiraz edemedi ve Abdülhamid hâl edildi. Hâl fetvasını padişaha tebliğ etmek için meclis Selanik mebusu Emmanuel Karasu, Ermeni Aram Efendi, Bahriye feriği Laz Ârif Hikmet, Draç mebusu Esad Toptani’yi görevlendirdi. Abdülhamid Çırağan Sarayında ikamet etmek istediğini beyan etse de Mahmut Şevket Paşa onu el çabukluğuyla Sirkeci’den trenle Selanik’e, Alâtini Köşküne yolladı. Muhafız olarak da Binbaşı Fethi Okyar ve 40 Selanik jandarması tayin etti. Selanik’te kendisine mecmua verilmedi, gelişmelerden haberdar edilmedi. Hiçbir şekilde dışarıya çıkmasına müsaade edilmedi. Düşman ordularının Selanik’e yaklaşması sebebiyle padişahı İstanbul’a naklettiler, bu esnada padişahın devleti bu duruma düşürenlere beddua ettiği bilinir. Alman sefaretine ait savaş gemisiyle İstanbul Beylerbeyi Sarayı’na yerleştirilir.

Sultan İkinci Abdülhamdi'in Hayati

Not: İttihatçı Talat ve Enver Paşalar padişahın tecrübelerinden faydalanmak için kendisiyle görüşmeye geldiğinde padişah onlara verebilecek hiçbir tecrübesi bulunmadığını savaşa girildiği ilk gün devletin yıkıldığını söyledi. Denizlere hakim olan güçlere karşı kara devletleri olan Almanya ve Avusturya ile müttefik olarak savaşa girmenin büyük bir sorumsuzluk olduğunu söyledi.

Sultan İkinci Abdülhamid’in Vefatı ve Defnedilmesi

Sultan İkinci Abdülhamid Vefatı ve Defnedilmesi

Sultan İkinci Abdülhamid Vefatı ve Defnedilmesi

Abdülhamid’in bu dönemde kıymeti daha iyi anlaşılmış, saltanat döneminde aleyhine yazı yazanlar şimdi gerçeği görmüşler ve lehinde yazılar yazmışlardır. 10 Şubat 1918 yılında hayata gözlerini yuman Abdülhamid’in cenazesi Topkapı Sarayına nakledilerek kefenleme işlemi yapılmıştır, ertesi gün Sultan Reşat’ın iradesiyle padişahlara layık bir törenle Divan yolundaki 2.Mahmud Türbesine defnedilmiştir. Kendisine saltanatı boyunca azılı bir muhalif olarak tanınmış, Ermenilerin suikast tertibi başarılı olmayınca üzüntüden kahrolan Tevfik Fikret bile Sultanı şu dizelerle anlatmıştır;

 

Tarihler ismini andığı zaman

Sana hak verecek ey koca Sultan!

Bizdik utanmadan iftira atan

Asrın en siyasi padişahına.

 

Padişah hem zalim hem deli dedik,

İhtilale kıyam etmeli dedik,

Şeytan ne dediyse biz belî dedik,

Çalıştık fitnenin intibahına!…

 

Divane sen değil, meğer bizmişiz

Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz,

Sade deli değil, edepsizmişiz,

Tükürdük atalar kıblegahına!

Şiirin Tamamı

Nerdesin şevketli Sultan Hamid Han?!

Feryadım varır mı bârigâhına?

Ölüm uykusundan bir lahza uyan,

Şu nankör milletin bak günahına.

 

Tahrike yeltenen tac ve tahtını

Denedi bu millet kara bahtını

Sınadı sillenin nerm ü sahtını

Rahmet et sultanım sûz-ı âhına

 

Tarihler ismini andığı zaman

Sana hak verecek ey koca Sultan!

Bizdik utanmadan iftira atan

Asrın en siyâsi padişahına.

 

Padişah hem zalim hem deli dedik,

Îhtilale kıyam etmeli dedik,

Şeytan ne dediyse biz belî dedik,

Çalıştık fitnenin intibahına!…

 

Divane sen değil, meğer bizmişiz

Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz,

Sade deli değil, edepsizmişiz,

Tükürdük atalar kıblegahına!

 

Sonra cinsi bozuk, ahlakı fena

Bir sürü türedi girdi meydana,

Nerden çıktı bunca veled-i zina!

Yuh olsun bunların ham ervahına!!

 

Bunlar halkı didik didik ettiler

Katliâma kadar sürüp gittiler,

Saçak öpmeyenler secde ettiler,

Bir asi zabitin pis külahına!

 

Bu gün varsa yoksa Mustafa Kemal*

Şöhretine herkes fuzulî dellâl

Alem-i ma’nadan bak da ibret al

Uğursuz tali’in şu gümrahına!

 

Haddi yok alçakla derde girenin,

Sehpâ-yı kazaya boyun verenin!

La’netle anılan cebâbirenin,

Rahmet okuttu bu en küstahına!

 

Çok kişiye şimdi vatan mezardır!

Herkesin beladan nasibi vardır!

Selamete eren pek bahtiyardır,

Bu şeb-i yeldanın şen sıyâhına.

 

Milliyet davası fıska büründü!

Ridâ-yı diyanet yerde süründü!

Türk’ün ruhu zorla asi göründü,

Hem Peygamber’ine, hem Allah’ına!

 

Sen hafiyelerle dem sürdün ancak

Bunlar her tarafta kurdu salıncak

Eli, yüzü kara bir sürü alçak

Kement attı dehrin mihr ü mâhına!

 

Bu itler -nedense- bana salmadı,

Belalıydı başım kimse almadı!

Seyrandan başka da bir iş kalmadı,

Gurbet ellerinin bu seyyahına!

 

Hoş oldu cilvesi cumhuriyetin!

Tadı kalmamıştı meşrutiyetin,

Deccala zil çalan böyle milletin,

bundan başka çare yok ıslahına.

 

Lakin sen sultanım gavs-ı ekbersin!

Ahiretten bile himmet eylersin.

Çok çekti şu millet murada ersin

Şefaat kıl şâhım medet hâhına

Temenni ve Dua

Bu vesileyle Sultan Abdülhamid’in atılan iftiralara karşı yaşadığı hayat ve saltanatında yaptığı uygulamalar bu iftiraların mesnetsiz ve delilsiz olduğunun bir göstergesidir. Bu yazdıklarımız Sultan Abdülhamid hakkında kamilen bir bilgi ve birikim sahibi olmak için kifayetsizdir. Onu anlamak ve anlatmak için ciltler dolusu eserler neşretmek de az gelir, müteakiben vefatının sene-i devriyyesi hürmetine ve şefaatine nail olabilmek umuduyla karaladıklarımızın hayırlara vesile olmasını, hakkında düşünülen menfi fikriyatın ve görüşlerin müspete ircasını rabbimden niyaz ederim…

Sultan İkinci Abdülhamid Hayatı” benzeri yazıları okumak için buraya  tıklayınız.

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More in:Tarih

Next Article:

0 %