Hukuk

Dünya Demokrasisinin Geleceği

Demokrasi Nedir?

Demokrasinin geleceği… Öncelikle demokrasinin tanımından bahsetmek istiyorum. Demokrasi, halkın doğrudan ya da dolaylı biçimde söz sahibi olduğu yönetim biçimidir. Halkın kendi seçtiği temsilciler aracılığıyla ülkeyi yönettiği kabul edilen demokraside, halkın iradesinin tam oluşması için en önemli unsurlar serbest seçimlerin yapılması, çok partili bir yapının bulunması ve kuvvetler ayrılığı ilkeleridir.

Türkiyede Demokrasi

Bu anlamda Türkiye üzerinden örnek verecek olursak Türkiye’de ilk defa 7 Ocak 1946 yılında Demokrat Parti’nin kurulmasıyla çok partili sürece girilmiştir. Ardından 21 Temmuz 1946 yılında Türkiye Genel Seçimlerinin yapılması demokrasiye geçişin başlangıcı niteliğinde olmuştur. Bu seçim ne kadar da açık oy, gizli sayım ve çoğunluk sistemi esasına göre şaibeli gözükse de ilk kez bu seçimle birlikte Türkiye’de serbest seçimlerin yapılmasına başlanmıştır.

Demokrasinin Özellikleri

Demokrasinin en önemli üç unsuru olan yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirinden bağımsız işlemesini öngören ilke olan, günümüzde Montesquieu’ye ait olduğu düşünülen ama John Locke’un öncülük ettiği kuvvetler ayrılığı ilkesi demokrasi için vazgeçilmez bir ilkedir. Demokrasilerde, kamu yararı gözetilerek konulmuş kısıtlamalar dışında, eleştirme, konuşma, yazma ve toplanma özgürlüklerinin bulunması temel özelliktir. Örneğin demokrasinin dördüncü unsuru olarak nitelendirilen medyanın birçok ülkede siyasiler ve partiler tarafından özgür haber yapmalarının önlenmeye çalışılması. Bu açıdan düşünecek olursak demokrasi için eleştirme, konuşma ve yazma hakkına sahip olan medyanın bağımsız olması gerektiği ortadadır.

Demokrasi Anlayışı

demokrasi nedir

Demokrasi anlayışı, kanun önünde herkesin eşit olmasını ve hiçbir şahıs ya da zümreye imtiyaz tanınmamasını öngörür. Bir Fransız hukukçu, tarihçi ve siyaset düşünürü olan Alexis de Tocqueville 1830’ların dünyasında demokrasinin kaçınılmaz bir biçimde dünyayı fethedeceğini ilan eder ve bunu özgürlükler için biricik imkân olarak sunar.

Tocqueville, Amerika’da Demokrasi adlı kitabında iki temel ilkeye işaret eder: halk egemenliği ve fırsat eşitliği. Halkın bu ilkelere dayanarak toplumsal, siyasal ve ekonomik yaşamda en küçük birimlerden başlayarak aktif biçimde örgütlenmesinden ve tüm süreçleri sıkı biçimde denetlemesinden bahseder. Buradan da halkın egemenliğinin ve fırsat eşitliğinin demokrasi için ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. 1648 tarihinde imzalanan Vestfalya Antlaşması’nın sonucu olan egemen ulus devlet sistemini önemli buluyorum. Çünkü devlet, sınırları belirlenmiş bir toprak bütünlüğü içerisinde egemen hükümet yetkisini tesis etmiş, otoritesini kurumlar aracılığıyla sağlayan ülkesel, siyasal bir varlıktır. Bundan dolayı egemenliğini tesis etmemiş, bağımsızlığını kazanmamış bir ulus için bir devlet için demokrasiden bahsedilemeyeceğini düşünüyorum. Bu anlamda Vestfalya Antlaşması’sı günümüz devletleri için modern çağın başlangıcı olarak gösterilmektedir.

Demokrasinin Geleceği ve Devlet

Devletin tanımını yaparken devletin otoritesini kurumlar aracılığıyla sağladığından bahsettik. Bu anlamda demokratik kurumlarında devletler için çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu demokratik kurumları, demokratik anlayış ve yönetimin vazgeçilmez koşulları olan; parlamento, partiler, bağımsız mahkemeler ve hür basın gibi kurumlar olarak sayabiliriz. Bir ülkenin demokrasisinden bahsedebilmek için o ülkede adaletin, fırsat eşitliğinin, halkın egemenliğinin ve düşünce özgürlüğünün olması gerektiğini düşünüyorum. Bir ülkede demokrasinin olmasını istiyorsak ilk önce o ülkede adaletin tesis edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda Daire-i Adalet kavramını çok önemli buluyorum. Bu kavrama göre devlet için ordu lazım. Ordu için hazine lazım. Hazine için halk lazım. Halk için ise adalet lazım. Bu kavram da devletin esasının adalet olduğunu bize göstermektedir.

Demokrasinin Çeşitleri

Dünyada demokrasi

Demokrasinin çeşitlerinden bahsedecek olursak eğer, dolaylı demokrasinin yani temsili demokrasinin önemli olduğunu düşünüyorum. Temsili demokrasi, halkın kendi seçtiği temsilcileri aracılığı ile yönetime katıldığı demokrasi biçimidir. Buna örnek olarak Fransa’da Babeuf’ün alt sınıflara dayalı (sans culotte) cumhuriyetçiliği örnek olarak verilebilir. Bu aşırı araçsal yönetim biçiminin iyi bir örneğidir. Aşırı araçsal yönetim biçimi, tüm toplum kesimlerini aynı hizaya getiren demokrasidir; bu yönetim biçimi, yönetilenlerin sürekli, aktif ve etkin onayına dayanır.

Immanuel Wallerstein’ın Dünya Sistemleri Teorisi, ülkeleri merkez ülkeler, çevre ülkeler ve yarı çevre ülkeler olarak nitelendirir. Bu teoride bahsedilen yarı çevre ülkelerinin, ki bunların çoğu fakir ve az gelişmiş olan ülkelerdir. Bu ülkelerin demokrasi yolunda ve bağımsızlık yolunda verdikleri mücadele önemlidir. Bu ülkeleri İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Nisan 1955 tarihinde Endonezya’nın Bandung kentinde, eskiden sömürge olan Asya ve Afrikalı dokuz ülkenin bir araya gelerek oluşturdukları uluslararası örgüt olan Bağlantısızlar Hareketi olarak biliyoruz. Bu Bağlantısızlar Hareketi üyelerinin bağımsızlık için ve kendi demokrasilerini oluşturmaları, demokrasi için önemlidir. Örneğin Bağlantısızlar Hareketi’nin bir üyesi olan Cezayir’in yıllarca Fransa tarafından sömürülmesi. Başka bir devlet tarafından sömürülen ve yönetilen bir ülkede demokrasiden bahsedemeyiz.

Demokrasinin Geleceği Hakkında

Frantz Fanon’un Yeryüzünün Lanetlileri kitabında bahsettiği gibi sömürgecilik sömürgeleştirdiği insanı kişiliksizleştirir. Kişiliksizleştirilmiş bir halkın da demokrasiden bahsetmesi olanaksızdır. Kendi bağımsızlığını kazanmış, kendi egemenliğini tesis etmiş bir ulusun demokrasisi kendi halkıyla oluşturulur. Darbe, kaostan yeni bir düzen inşa etmektir. Halkın iradesiyle, halkın oyuyla seçilmiş ve demokrasi yoluyla iktidara gelmiş olanları, seçimle iktidarı kazanamayanlar ne yazık ki darbe yoluyla iktidarı ele geçirerek demokrasiye zarar vermişlerdir. Bunun örneklerini birçok ülkede eskiden olduğu gibi günümüzde de gördük. Demokrasi öyle bir kavram ki yeri geldiği vakit bir komedyen, bir sanatçı dahi halkının iradesiyle bir ülkenin Cumhurbaşkanı olarak seçilebiliyor. Örneğin 2019 yılında Cumhurbaşkanı seçilen Volodimir Zelenski.

Demokrasinin bir de içsel çelişkileri ve tehlikeleri de vardır. Demokratik çoğunluğun yeri geldiğinde nasıl zorbalığa ya da diktatörlüğe dönüştüğünü geçmişte gördük. Örneğin Hitler’in partisi olan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi’nin 1933 yılında demokratik yolla iktidara gelmesi ve daha sonra Hitler’in İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasına neden olması ve milyonlarca insanın ölümüne sebep olması. Faşit Mussoli’nin İtalya’sı da örnek olarak verilebilir. Günümüzde kendisini dünyanın süper gücü olarak nitelendiren ABD’de dahi yapılan son seçimlerde meydana gelen olaylarda bize demokrasinin nasıl bir karanlık dönemin içinde olduğunu gösteriyor. Bu da ne yazık ki demokrasiye olan inancın ve halkın iradesinin çiğnendiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Günümüzde ülkelerin demokratikleşmeleri gerektiğini düşünüyorum. Demokrasiyi benimsemelerini ve yönetimi demokrasinin gereklerine göre biçimlendirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu anlamda ülkelerin, halkın iradesiyle ve oyuyla yönetime gelmiş bulunan siyasilerin bir araya gelip demokrasi için demokrasinin geleceği için ve demokrasinin sürdürülebilmesi için çok ciddi çalışmalar yapmaları gerektiğini düşünüyorum.

You may also like

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Next Article:

0 %