Bir de Buradan Bak! – Kıssalar ile İstanbul Camileri
İstanbul Camileri
İstanbul, anlatmaya ciltler dolusu kitapların yetmediği, aşıkların tüm gönlüyle hemdem olmak istediği şehir. Her köşesi tarih, mana, düşünenler için ders… Peki biz bunu ne kadar biliyoruz? Ne kadar hakkını veriyoruz? Tabi bunları diyebilmemiz için bilmemiz, araştırmamız lazım. Her şeyden öte merak etmemiz lazım. Merak edip cami gezileri yapmamız lazım. Bugün merak etmek için farklı bir gözle İstanbul‘un simgelerinden İstanbul camilerimizi keşfetmeye çıkalım.
İstanbul Camilerinden 5 Tanesi
1. Sokullu Mehmed Paşa Camii
Hacerül Esved taşının bazı parçaları İstanbul’da desem nasıl tepki verirsiniz? Zamanında Kanuni Sultan Süleyman Kabe’nin bakımı sırasında kopan Hacerü’l- Esved’in altı parçasını İstanbul’a getirtmiştir. Bunların dördü Sokullu Mehmed Paşa Cami’de, Türkiye’deki en büyük parçası Süleymaniye Külliyesi içindeki Kanuni Sultan Süleyman Türbesi’nin giriş kapısının üzerindeki saçağın altında, diğeri ise Edirne Eski Camisi‘nde bulunmaktadır. Kutsal topraklara gidenlerin isteklerinden birisi de bu taşa dokunmak, öpmektir. Oraya gidemiyorsanız bile Sokullu Mehmed Paşa Camisine gelip minberdeki taşa dokunabilirsiniz.
2. Kılıç Ali Paşa Camii
Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa camii yaptırmak ister ve bunu zamanın padişahı 3.Murad ‘a iletir. 3.Murad “Sen deryaların serdarısın, gücün yetiyorsa derya üzerine bir cami yap” der. Bunun üzerine Kılıç Ali Paşa, Mimar Sinan ile anlaşır. Tophane Rıhtımı; taş, toprak ile doldurulur ve camii deniz üzerine inşaa edilir . Bir başka rivayette ise Don Kişot ‘un yazarı Cervantes’in camii yapımında köle olarak çalıştığıdır.
3. Şemsi Paşa Camii
Bu camiye 430 yıldır kuş konmuyor ve pislemiyor desem ne dersiniz? Şemsi Paşa titizliğiyle öne çıkan bir paşaymış ve Sokullu Mehmed Paşa ile şakalaşırlarmış. Bir gün “Sokullu, camini kuşlar pislemiş” diye takılınca, “Gökyüzüne açık olan her yer kuşların pislemesine müsaittir” cevabını almış. Bunun üzerine bu çılgın projeyi ortaya koymuş. Mimar Sinan’a, bana öyle bir yerde cami yap ki üzerine kuşlar pislemesin” demiş. Mimar Sinan hemen araştırmaya koyulur ve camiyi kuzey ve güney rüzgarların kesiştiği noktaya yapar. Bunun üzerine kuşlar buranın üstünden geçemez aynı zamanda yalı camii özelliğinden dolayı kuşlar dalga seslerinden korkar buraya gelemez. Bundandır ki camii halk arasında “kuşkonmaz” camii olarak yayılmıştır.
4. Akbıyık Mescidi
Akbıyık Camii, tarihi sur içi bölgesinin en güneyindeki mabet olduğu için “Evvel-i Kıble” özelliğini taşımaktadır. Böyle söylenmesinin sebebi İstanbul sur içinde Mekke’ye en yakın mescit olduğu içindir. Mescit aynı zamanda “İmam’ül-mesâcid” yâni “mescitlerin imamı” veya “mescitlerin önderi” olarak anılmıştır. Akbıyık Camii’nin tek özelliği bu değildir. İstanbul yerel saatine göre ilk ezan burada okunurmuş ve peşinden diğer camiler katılırmış.
5. Arap Camii
İstanbul’un ilk camisi hangisidir? İstanbul’u kuşatan Arap kumandanlar tarafından inşa edilen, daha sonra kiliseye çevrilen, Fatih Sultan Mehmet‘in fethinin ardından da tekrar aslına dönüştürülen Arap Camii, ezanın İstanbul semalarında yankılandığı ilk cami olarak biliniyor.
İstanbul Galata da bulunan camii rivayete göre 715 yılında İstanbul’un fethi için gelen İslam Arap kumandanlarından ve sahabe neslinden oluşan Mesleme bin Abdülmelik kumandasındaki ordu tarafından yaptırıldığı söyleniyor.
“İstanbul camileri” benzeri cami gezileri yazıları okumak için buraya tıklayınız.