Deneme

Güzelden Öncesi

Güzelden Öncesi

Bir hakikati en sade şekliyle anlatabilmek, onu düzinelerce kelimeyle anlatmaktan çok daha zordur. Çünkü yalnızca cevhere odaklanmak, onu bütün yaldızlarından arındırıp öz hâline ulaştırmak, feraset ve kuvvet gerektirir. Ancak bu kuvvet kabalığı ve hoyratlığı götürmez; gücü, sakinliğinden gelir.

”Sözlerin en güzeli Allahu tealanın kelâmı, yolların en doğrusu Hz. Muhammed’in yoludur.”

BUHARİ, EDEB 70; İ’TİSAM

guzel

Güzel konuşmak isteyen kimse, önce gerekmedikçe konuşmamayı şiar edinmelidir. Çünkü neleri konuşacağımız kadar, neleri susacağımız da seviyemize ilişkin bir ayna tutar. Ağzımıza her geleni fütursuzca söylemek, aslında kelimeleri kusmaktır, içimiz almaz. Bin düşünüp bir konuşmak, alelâde bir halk deyimi olmanın ötesinde, bilgelik sandığının anahtarıdır ki onu tutup savurmazsak, kendisini açar, içindekileri cömertçe önümüze serer. Bilginin değil, bilgeliğin. Birçok konu hakkında tonlarca bilgiye sahip olmakla, bildiği hakikatleri özümseyip hayat kaidesi hâline getirmek, yol nerede kararıyorsa orada bir fenere dönüşmek arasında hem gönül hem şuur farkı vardır. Hâliyle bu bölümdeki muradımı olabildiğince sözü yormadan anlatmak, kolay iş değil. Ama deneyeceğim. Hakikati, kendisine yaraşır şekilde iletebilmek için gayret edeceğim.

Bilmeliyiz ki bütün güzellikler bizi güzelin kaynağına götürür. Bununla birlikte şehvetle, nefisle aldandığımız her nesne hakikatte güzel değildir. Hâliyle, onların ileteceği yerde güzelin başlangıç kaynağı değil bilincin kayma noktası olur. Demek ki, bizi kaynağa ulaştırmayan suni her lezzet, aslında bir tehlikedir. Güzel, daha güzel olana kapı aralayan, bizi yumuşatan ve suyumuzu berraklaştıran mucizevi bir eldir. Güzelin ne olduğunu anlayabilmek içinse önce ne olmadığını bilmek gerekir.

Güzel, haddi aşan değildir. Güzeli bile bile inciten değildir. Güzel, dinginlikten uzak değildir. Onun acelesi yoktur ancak uyuşuk da değildir. O, dengedir. Güzel, sadece niyetinin arkasına sığınıp her aklına geleni yapan, her zihnine düşeni konuşan değildir. O, tartabilendir. Hâliyle, niyetini de her gün incelikle dokur, tazeler, kuvvetlendirir. Böylece adımları hem sağlam hem nâzenindir. Güzel, aynada bununla övünen değildir. Esas güzel, kalbine mahzunların gülüşlerinden ziynetler edinendir. Ki bu ziynetler onun kabrini ışıl ışıl edecektir. Ancak güzel, daima ölüm anı için endişe duyan ve kendisini garanti görmeyen kişidir. Güzel, iğneleyen değildir. Elinde bir iğne varsa, bununla sökükleri dikmeyi iş edinendir. O, boş soru sormaz. Güzel, ”bunda ne var ki” diyerek muhatabını yormayan kimsedir. O, bazen birisine ”nasılsın” demeye dahi çekinendir.

Çünkü bilir ki insan kimi günler göçük altındadır. Üzerindeki yükle sesi azalır.

Güzel, azalan sesleri yormayan, boğmayan, ancak elini daima uzatandır.

Benzer yazılara buradan ulaşabilirsiniz.

 

You may also like

özlem Deneme

Kanaatkâr Olmak

Bir geminin güvertesinden manzarayı seyre koyulmuşken insanların yüzlerinde göç etmekte olan kuşların telaşesini görüyorum. Gökyüzünde ...
sokak futbolu Deneme

Kalbine Dön

Mutluluk… Bir zamanlar mutluluğu sadece sokak aralarında oynadığımız futbol maçlarında, misket yarışına tutuştuğumuz kaldırımlarda arardık. ...

Leave a reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir